Etiketler

, ,

Kevin Carter Pulitzer

Napolyon, İspanya’yı savaşta yendiğinde, İspanya Kralı Napolyon’a “Siz sadece para, ganimet, altın ve toprak elde etmek için savaşırsınız. Oysa biz şerefimiz ve namusumuz için savaşırız” der. Napolyon işte tarihe geçecek o lafı o sırada gediğine konduruverir: “Doğru. Herkes kendinde olmayan şeyler için savaşır.”

Siz neler için savaşıyorsunuz?

Hayat savaşınız ne için?

Mutasyona uğradığımız o plazalara her gün, sabahın köründe neden giriyoruz mesela?

Hayallerimizden ne kadara vazgeçiyoruz?

Kendimize rağmen, kendimizle olan bu savaşı neden veriyoruz?

İnsanların hayatlarının ellerinden alınmasına, hangi savaş için göz yumuyoruz?

Hayatı bu hâli ile almış, kendini savurduğu hali ile kabul etmiş, sevmiş, hatta üzerine bunu insanlığın tek amacı görenler için yazı burada bitmiştir. Onlar, buradan son çıkışa gidip, bize öylece el sallayabilirler.

Kabullenmekle – kabul etmek arasında bir çizgi çekip, kabullenmeden kabul ettiğim yerden devam ediyorum.

Sivil toplum kuruluşlarının,

Duyarlı insanların,

Ruhumuzun içinde kavga verenlerin,

Dünyanın dört bir yanında acıyı, ölümü, aşkı, korkuyu aynı sesle karşılayanların

savaşı ne için?

Biraz daha “insanlık” adına ağıtlar yakılması, filmler yapılması, zirveler düzenlenmesi, insanca yaşamak adına değil mi?

Her gün biraz daha uzaklaşıyoruz ondan. İçimizdeki insandan bile, uzağa savuruluyoruz.

yalniz-yahudi-kadin_pulitzer.jpg

Dünya rasyonel eksenden öyle bir kaçıp, şiddet, ayrım, kin, nefret içine sürükleniyor ki günden güne, insan bazen kendini gezegende sıkışmış tek varlık gibi hissediyor.

Emirlerin demirleri kestiği yerde, insan eti oldukça narin kalıyor…

Tüm bu kavga ne için?

Gerçek nedenlerini bilmiyoruz, emin olun hiçbirimiz bilmiyoruz, bir önemi de yok aslında, bu kadar insanın hayatını alan şeyin ne önemi olabilir ki…

2012_pulitzer_0.jpg

Düşünmeden bilenen her bir emir, emri veren gücün kudreti ile bilerken, emri alanı daha bir bağlıyor sahibine.

Belki de emre bile gerek duymadan, gözünü kapayıp, vazifesini yapanlardanız; bir dişliyiz bir yerde. Yağlanmadığı için ses çıkartsa artık, bir tek dişli fırlarsa çarktan, kim bilir neler olur…

Sorsan, hepimiz insanlık abidesi.

Kim bilir kaç kocaman kâğıda basılmış belgelerimiz var dosyalarımızda, bizi daha “insan” yaptığına inandığımız.

Peki ya,

Kaç kalem kırdığımızda, daha kudretli,

Kaç kadına tecavüz edersek daha erkek,

Kaç çocuğun canını yakarsak daha büyük,

Kaç savaş çıkarırsak daha güçlü

oluruz?

Kâğıtların kibrinden kuleler inşa ettiğimiz, sonra içine bir güzel kurulup, ahkâmlar kestiğimiz; birisi kuleye şöyle bir dokunana kadar, ihtiyaç dahi duymadığımız insanlığımız…

“Bize” lazım olan olana kadar rafa kaldırdığımız herhangi bir şey gibi gördüğümüz insanlığımız, hangi savaş sonunda kazanılacak?

Resim 1 : 1994’te fotoğraf dalında Pulitzer ödülü kazanan Kevin Carter`ın çektiği fotoğraf, zayıflıktan ölmek üzere olan siyah küçük kız çocuğu ile yakınında tüneyen akbabayı yansıtmaktadır. Kızın, birkaç kilometre ilerdeki Birleşmiş Milletler yardım kampına gitmek istediği sanılmaktadır. Bu ânı fotoğrafladıktan sonra akbaba kaçmış, ancak Carter küçük kıza kampa ulaşması için yardım etmemiş, oradan uzaklaşmıştır. Bu yüzden yoğun eleştirilere maruz kalan Carter profesyonel fotoğrafçı olduğunu, yardım görevlisi olmadığını söylerek kendisini savundu. O dönemde, gazeteciler ve fotoğrafçılar, bulaşıcı hastalıklar nedeniyle hasta insanlara dokunmamaları konusunda sıkı biçimde uyarılıyorlardı. Bu fotoğraf, yardım örgütlerine büyük miktarda maddi kaynak sağladı. Bu olaydan sonra ağır depresyona giren Kevin Carter egzoz verdiği kamyonetinin içinde Walkman ile müzik dinleyerek intihar etti (wikipedia).

* Resim 2 : Lone Jewish Woman adlı fotoğraf 2006 yılında Oded Balilty’e Pulitzer Ödülü’nü kazandıran fotoğraf, onlarca polisin tek başına yüklendiği kadın Amona West Bank’teki binlerce Yahudi yerleşimciden sadece biri. 

* Resim 3 : Rodrigo Abd tarafından 2012’de Pulitzer ödülü kazanan fotoğraflardan biri. Babası Suriyeli bir keskin nişancı tarafından vurulan bir çocuk.

 

Yazı ilk olarak Bikaynak.com stesi üzerinden yayınlandı. Buradan ulaşabilirsiniz.